15 Kasım 2014 Cumartesi

YENİKÖY SANDAL BALIK






Malum mevsim kış, balığın tam zamanı.Abartılı fiyatlar ödemeden keyifli balık sofralarına oturmak istiyorsanız Yeniköy’de yer alan alkolsüz balık restorantlarından Yeniköy Sandal Balık iyi bir seçim olabilir. 
Aslında bölgede aynı mantıkla çalışan birkaç balık restoranı var ve gerçek anlamda birbirinden çok farklı oldukları söylenemez. Ancak cadde üstünde yer alan Sandal Balık Restoran gerek iç-dış dekorasyonu, gerek özenli servisi, gerekse tertemiz tuvaletleri ile bizim favorimiz oldu.
 

Neredeyse her ay gittiğimiz bu güzel mekanı sizlerle paylaşmak istedim.
Restoranda siz oturur oturmaz mekanın ikramları olan mısır ekmeği, zeytinyağı ve turşu geliyor. Özellikle havuçlu dereotlu mısır ekmeği lezzetli bir tuzlu kek gibi bağımlılık yaratıyor yalnız uyarayım çok ekmek yediriyor.


 Biz salata, karides tava ve birer porsiyon balık istedik. Buranın İzmir salatası aslında üzerine peynir ve ceviz ilavesiyle mükemmel oluyor. Ancak  huylu kocam peynir yemediği için biz bu salatayı  sade aldık. Her zaman güzel yıkanmış iri doğranmış tazecik ve çeşitli yeşillikleriyle mutluluk veren bu salatayı yeriz burda ve yemeğe 1 –0 önde başlarız. (2 kişilik İzmir Salata 9 TL)
Salatayla birlikte tereyağlı karides tavamız geldi. Bana sorarsanız fiyatına göre karides miktarı biraz az olsa da karides, mantar, soğan,biber ve sarımsak içeren karides tava çok lezzetliydi. Mısır ekmeklerimizi bana bana yedik. (Tereyağlı Karides 18 TL)
Eşim palamut tava istedi. Görüntüsü kendisini anlatıyor zaten. Bir kişi için dolu dolu yeterli bir porsiyon. Üstelik iyi pişmişti ama içi sulu suluydu. Palamut gibi kuru bir balığı böyle pişirmek maharet ister. (Palamut Tava 22 TL)
Ben ana yemek seçimi için garson arkadaşa önerisini sordum, çok güzel lüfer var size onu ikram edelim dediler. Uzun süredir geldiğim için fiyatını sormadan güvenle bir porsiyon lüfer aldım. Gelen balık eşimin palamudundan çok daha ufaktı ve eti baya pul puldu. Genellikle bayat balık pişirirken öyle gevşediği için biraz şüphelendim ve bilgi almak istedim. Garson arkadaş bunun normal olduğunu taze lüferin gevşek etli olduğu bilgisini verince fazla üstelemedim ve keyifle yemeğe devam ettim. Kötü diyemem ancak çok özel bir lezzet olduğunu söyleyemem. Asıl sürpriz hesap geldiğinde anlaşıldı. Bana önerilen gevşek etli ufak lüferim 40 TL idi. Açıkçası bu durum hoşuma gitmedi çünkü bu bilgi bana sağlansa tercih etmezdim. En azından daha üst kalite bir balık almak isterdim. Bu nedenle menüye bakmadan salt garsonlara sorarak balık seçmeyi önermiyorum.
Bunların dışında balığın üzerine iyi gider diye düşünüp dondurmalı irmik tatlısı aldık. Ancak maalesef içinde  dolmalık fıstık yoktu, yeterince kavrulmamıştı ve  kıvamı yapış yapış geldi hoşuma gitmedi. Bu nedenle önermiyorum. Ki fiyatını görünce (12 TL) daha da önermedim! Resmi yok çünkü bi kaşık alıp kalktık.Bir dahaki gidişimizde resmini çeker güncellerim.Ancak daha önce trileçe, kabak tatlısı ve dondurma denemiştik. Hepsi birbirinden lezzetliydi. O nedenle- hakkaniyetli olmak zorundayım- mekanın tüm tatlıları kötü diyemem. Bu arada mekanda çaylar ikram ve çayı gerçekten lezzetli.

Faturada da görebileceğiniz gibi en son gidişimizde biraz yüksek fiyatlı görece daha az lezzetli yiyecekler seçmiş bulunduk. Ancak Sandal Balık’ta daha önce ızgara levrek, hamsi tava, dil balığı ve balık simit denemiştim. Hepsi de en son yediğim lüferden daha lezzetli 
(özellikle dil balığı) ve makul fiyatlı idi.

Ayrıca önceki gidişlerimizde sürekli aldığımız kalamar tavası da çok taze ve lezzetli. Sosu da sarımsağı mayonezi yerinde başarılı bir sos. Giderseniz tadın derim. Yanlış hatırlamıyorsam porsiyonu 15 TL.

Özetlemek gerekirse Yeniköy Sandal Balık, nezih ortamı, hızlı servisi ve göreceli olarak uygun fiyatları ile bizim tercih ettiğimiz bir restoran. En son ziyaretimizde bazı aksaklıklar yaşadık ama tekrar giderim. Size de ailenizle ya da arkadaşlarınızla güzel bir ortamda keyifli bir yemek yemek isterseniz öneririm. Ancak yukarda da belirttiğim gibi menüye yani fiyatlara bakmadan sipariş vermeyin sonra bizim gibi kötü sürprizlerle karşılaşmayın.

Son olarak köpeğimizle gittiğimizde de hiç sorun çıkarayıp dışarıdaki (teras ve bahçe) alanlarında aynı güleryüzle servis verdiler. Bu sebepten de gönlümüzü kazandılar.

İncelemek isterseniz Sandal Restoran'ın websitesini ziyaret edebilirsiniz.

 http://yenikoysandalbalik.com.tr

Sevgiyle ve gezmelerle kalın dostlar.

14 Kasım 2014 Cuma

Umutsuz Bir Plaza Kadınının Notları...



Bazen öyle daralıyorum öyle bunalıyorum ki ruhum vücuduma sığmıyor, akciğerlerim göğüs kafesimden çıkmak istiyor sanki. Çok yemek yersiniz de yutkundukça şişkinlik hissedersiniz ya öyle bir his. Çok düşünüyorum da bunları hazmedemiyorum sanki. Bazen beynim kafama sığmıyor, bazen gönlüm göğsüme… Düşündüklerimi düşünmemek okuduklarımı okumamak elde olsun istiyorum.

Ofiste oturduğum yerde daralıp bunaldıkça ellerim işlemek istiyor. Evimde olmak istiyorum. En azından mutfağımda olayım, ellerim işlerim işlesin kafamın yükü azalsın istiyorum. Hava soğuksa elmalı, tarçınlı kekler sıcaksa limonlu, çilekli tatlılar yapayım istiyorum. Daralıyorum… ancak ofiste mesai saati bitişine kadar kalmak zorundayım. Daraldığım konular ile ilgili beklemek sabretmek zorundayım. Kendime mukayyet olmak zorundayım.

Yükümü hafifleten şeyler yapmak istiyorum. Doğa yürüyüşü yapayım-artık İstanbul da tıkış tıkış Belgrad ormanı dışında bir doğa da kalmadı ya – tarçınlı kekler pişireyim, kedimle köpeğimle olayım, samimi dost sohbetlerinde eğleneyim istiyorum.

Hala ofisteyim oysa. Çıkamam ki buradan. Kurumsal hayat bunu gerektiriyor işin olsa da olmasa da iş disiplini gereği o masa da oturacaksın. Tuvalete kalkabilirsin ama çok kalma. Bir de çok uzun olmamak kaydıyla! sigara içiyorsan dışarı “havalandırmaya” çıkabilirsin. Ofise girdiğim de “good morning inmates!” dediğimde kimse şaşırmıyor, biliyorlar çünkü burada modern mahpuslar olduğumuzu.

Okula başla, Anadolu lisesi sınavına çalış, iyi bir liseye gir, orada da çalış, iyi bir üniversiteye gir, yüksek notlarla mezun ol, İstanbul’a göç. Bir plazada işe gir, mesailer, ego savaşları ve baskı altında hayatta ve işte kalmaya özen göster ki bir sonraki zorunluluğun olan evlenmeye maddi imkânın olsun, kâğıt üzerinde sana denk bir eş bul, evlen, düğün borçları bitince ev al, onu öderken çocuk yap. Maaşının yarısıyla çocuğa bakıcı tut, sütlerin aka aka işe git, akşam sekizde eve gel, evle çocukla kocayla uğraş, çocuk okul çağına gelince maaşının yarısı tutan tam gün bir okulun taksitini öde. Çocuğu okut okut, yaşlan yaşlan, mutsuz ol, emeklikte rahatlarım diye kendini avut ve emekli olduktan sonra hiçbir şeyin daha iyi/daha rahat daha mutlu olmadığını gör, hiçbir zaman rahat edeme, mutlu olma. 

Yüksek vergiler öde asla karşılığını alma. Her şeyin en pahalısını al ama hiçbir zaman en iyisini alama... Özgürlüklerin kısıtlansın, hep korkuyla hep baskıyla yaşa. Senin seçtiklerinin seni soyduğunu, herkesin bunu bildiğini ve yine de desteklediklerini izle. Maddi sıkıntı bile yaratsa tüm yükümlülüklerini yerine getir, soyulmaya devam et. Hep para sıkıntısı, hep ay sonu paniği, hep kredi derdi yaşa… Hep kaygılan hep kaygılan…
 Adına Türkiye ‘de yaşamak dedikleri bu süreç insan hayatının karın tokluğuna sömürülmesinden başka hiçbir şey değil. Sadece ülkemizde mi böyle bilemiyorum. Devlet büyüklerimiz ve toplumsal eksiklikler bir yana İstanbul da yaşamak her anlamda ülkedeki diğer tüm şehirlerde yaşamaktan daha zor. Ama 3 sene Ankara’da çalıştım, orada ki işlerim de zordu, işyerimde farklı formlarda da olsa burada olan her sıkıntı vardı ama şehir bu kadar zor/yorucu/pahalı değildi ama yine de mutlu/güvende/huzurlu hissetmiyordum.

Ben çareyi gitmekte buldum. Henüz gitmedim. Ama içimde o kadar gittim ki şimdiden pek çok ortamda yokluğumu düşünüp acayip mutlu oluyorum. O kadar gidicem ki… O kadar gidicem ki yokluğum bazılarına ödül bazılarına en büyük ceza olacak, ama kurtulucam bu demirsiz hapishaneden. Bazılarının sesini duymak istemediğim için açmadığım televizyonumu birilerine, dünyanın parasını verip aldığım GDO’lu besinlerimi sakladığım buzdolabımı başka birine, sular sapsarı ve kireçli aktığı için iyi yıkamayan bulaşık makinemi bir başkasına vericem. Küçük büyük demeden buradaki tüm varlıklarımı dağıtıp tüm yüklerimden kurtulup gidicem yeni memleketime. 

Kanatları kesilmiş bir kuş gibi hissediyorum. O kadar gidicem ki kesik kanatlarımı yeniden çıkarıcam. Önce acıycak biraz ama sonra yine uçmaya başlayınca unutucam acısını… Yeniden öğrenicem gülümsemeyi ve umut etmeyi. Stres atmak için değil kokusunu sevdiğim için pişiricem elmalı tarçınlı keklerimi. Mutlu olduğum şeyi mutlu olduğum için yapıcam. Öyle  gidicem işte.

Gidince görüşürüz.