7 Temmuz 2014 Pazartesi

J'adore Chocolatier & Cafe - Taksim



Bahar başında bir akşam tatlı ve kahve için Taksimde küçücük bir çikolatacı olan Jadore ‘a uğradık. Burası hakkında hep çok küçük bir mekân derlerdi, ben de yedi sekiz masalık bir kafe diye düşünürdüm. Meğer gerçekten küçükmüş. O kadar hem boydan hem enden küçük ki bir hobbit kafe'si olmalı. Yanımda boyu bir doksan olan arkadaşım içeri girince kafasını eğmek zorunda kaldı. Şöyle söyleyim fiskos masası büyüklüğünde beş adet masa zor sığıyor. Hobbit filmini izlediyseniz onu gözünüzde canlandırın işte aynı cozy’lik, aynı sevimlilik ve aynı küçüklük! 
Gitmek isterseniz House Cafe’nin karşısındaki sokağa girin sokağın en sonunda sağdaki minik dükkân. Alt katı çikolatacı üst katı da her nevi yenebilir çikolatalı ürünün servis edildiği bir cafe-cik. Hafta sonları ve akşamları yer bulmak biraz zor olabiliyor. Özelikle öğrenciler bu mekâna bayılıyor, çünkü çok ucuz ve her şey lezzetli. 
Yiyeceklere gelince kafenin belli başlı iki spesiyali var zaten biri çikolata fondü diğeri Oh La La Beatrice denilen tatlı. Biz dört kişiye ortaya birer fondü ve Beatrice istedik, yetti de arttı bile. Eşim bir de sıcak çikolata istedi.

Oh La La Beatrice (10 TL) aslında dilimlenmiş çikolatalı kekin üzerine eritilmiş kuvertür çikolata dökülüp, üzerine çilek ve muz dilimlendikten sonra kremayla servis edilen herkesin söyleyip durduğu evde de yapılabilecek bir tatlı. Peki, yapıyor muyuz? Hayır. Çünkü zaten 10 lira, evde kek pişirip, üzerine çikolata eritip krema çırpıp yiyene kadar gel burada fıstık gibi ye arkadaşım. Bence çok güzel bir tatlı, sıklıkla yerim ama kesinlikle tek kişilik değil. İki arkadaş paylaşmalı, diğer şeylerden de tatmalı. Bir kaç kaşıktan sonra beni bayıyor. Belki yazları üzerine krema yerine vanilyalı dondurma eklense hafifletebilir.
 


Çikolatalı fondü (13,5 TL) ise bildiğimiz eritilmiş çikolata yanında taze dilimlenmiş çilek, muz ve elma dilimleri. Özel fondü çatallarıyla alıp sıcak çikolataya batırıp yiyorsun. Kesinlikle en az iki kişi birlikte yenebilir, kurabiye canavarı gelse bir fondüyü bitiremez, bayar. Burada önemli olan eritilen kuvertürün kalitesi, sıcaklığı ve meyvelerin tazeliği ki Jadore 'da hepsi mevcut.
   
  

Sıcak çikolataya (8 TL) gelince eritilmiş kuvertürün içine süt ve aroma  ilave ederek hazırlıyorlar. Çok müdavimi var ama tatlı içecek sevmediğim için bana fazla tatlı geldi. Ama sıcak çikolata tabi ki de tatlı olur, bu nedenle diyecek bir şey yok. Bana göre değil sadece.
Özetle Jadore çok sevimli, güzel kokan, uygun fiyatlı bir mekan. Tüm çikolata sever kadınların bayılacağı gibineredeyse herşey çikolatalı ve cicili bicili. Diğer tüm çeşitlerini (cheesecake, glace, pastalar,sufle vs.) de deneyenler beğendiklerini belirttiler. Tek kusuru yer bulmanın zor oluşu ve mekanın basıklığı. Özellikle boş olabileceği hafta içinde fırsat bulursanız deneyin derim.

J'adore Chocolatier & Cafe - Taksim
Adres:İstiklal Cad. Emir Nevruz Sok. No:22 İstanbul(Panigia Kilisesi'nin girişinde) http://www.jadorecikolata.com/ Telefon:0212 249 03 33




Faros Wine & Dine, Taksim




Geçenlerde kardeşim ve erkek arkadaşıyla çift olarak bir akşam yemeğine çıkalım dedik ve başladık internetten Taksim taraflarında cafe araştırmaya. Mekanist.com 'dan bir iki öneri buldum. Giden kişilerin oradaki görüşlerini filan okudum ve Faros Restoran-Cafe ‘ye gidelim dedik.

İlk defa bir mekâna gittiysem belirli şeyler ararım ve yokluğunda da huysuzlanırım. Örneğin mekânın kolay bulunabilir olması, servisin iyi olması, yerler ve masaların temiz olması, masa- sandalyelerin tıkış tıkış olmaması, ortamda fazla müzik ya da konuşma gürültüsü olmaması gibi... Faros Restoran Taksim meydanına 2 dk. yürüme mesafesinde, meydandan Harbiye’ye doğru ilerken solda köşede kalıyor. Yeri gerçekten çok kolay ve merkezi. Dış görünüm olarak biraz pub biraz cafe tarzı ile oldukça Avrupai bir dekorasyona sahip. Biz gittiğimizde hava biraz serindi o yüzden içeride oturduk. İçeride masalar sayıca çok fazla ve birbirine yakındı, öyle ki servis yaparken yer kıtlığından geçemeyen garsonlar size / masanıza çarpıyor, yemeğini bitirip kalkan müşteriler geçmek için izin istiyorlar. İçerisi çok gürültülü değildi, gelenlerin genellikle 30 yaş üstü beyaz yakalı ve efendi turistler olması nedeniyle yüksek sesle konuşma gibi durumlar da yaşamadık. Genel olarak da ortalık ve masalar temizdi.

İlk etapta karşılanıp masaya alınmamıza rağmen, menü biraz geç geldi ve gecenin devamında da garsonlar biraz ilgisizdi ve ortalarda görünmüyordu. Bir süre sonra menü ve ikramlık zeytinyağlı peynir ve kendi yapımları olan ekmekçikler geldi, gayet lezzetliydiler. Masada Pizza Pepperoni, Pizza 4 Formaggi, Porçini Mantarı Risotto ve Çıtır Tavuk Salata Sipariş edildi. İçecek olarak çok güzel şarapları vardı, ben beyaz şarap Savignon Blanc-Chardonnay (16 TL ) aldım, eşim Cato Negro Merlot (15 TL), misafirlerimizden biri naneli limonata ve dördüncümüz de soda-limon aldı. İçecekler hemen geldi şaraplar çok güzeldi ve iyi soğutulmuştu.
Gelelim yemeklere;
Ben dört peynirli pizza yani namı diğer Pizza Quatro Formaggi (22 TL) istedim. Onun resmi yok, neden her şeyi çekip bir tek onu atladığımı anlamış değilim  ama yine de bilgi vermek istiyorum. Pizzanın hamuru incecikti ve hamuru çok lezzetliydi. Ortalama bir lahmacun büyüklüğündeydi, çok aç ve yemeğe düşkün biriyseniz ilk etapta biraz ufak bulabilirsiniz. Ancak domates soslu değildi, sossuzdu. Genellikle 4 peynirli pizzalar da sorulur pizza bianco –domates sossuz- mu istersiniz pizza rosso –domates soslu-mu diye. Burada sorulmadı, menüde ürünlerin resimleri de yoktu, ben de düşünemedim ve sossuz geldi. Eğer peynirler kaliteli ise dört peynirlinin sossuzu da güzel olur ama Türkiye de genellikle kaşarı basıp gönderdikleri için domateslisini tercih ederim. Maalesef  menü de yazdığı gibi üzerinde mozzarella peyniri, gorgonzola peyniri, parmesan ve fontina peyniri değil sadece kaşar vardı. Bunların her biri kendini çok belli eden farklı tatlara sahip peynirler ve benim pizzam kaşarlı pide gibi tadıyordu. Kötü müydü? Hayır, kaşarlı pide de güzeldir. Ama sipariş ettiğim ürün değildi. Bu nedenle bir daha tercih etmem.


Eşim Porçini Mantarlı Risotto (22 TL) aldı ve çok beğendi. Bence içinde porçini mantarı filan yoktu, çünkü porçininin keskin kokusu yoktu . Tadı tuzu yerindeydi gerçekten, miktar olarak da doyurucuydu ama pirinçler biraz diri kalmıştı. Ben o diri pirinçlerle yiyemezdim ama beyim sesini çıkarmadan hatta severek yedi.

Misafirlerimizden biri Pizza Pepperoni (20 TL) aldı, tabi aç insanlar olduğumuz ve sizleri bilgilendirmem gerektiğini düşündüğümden hepimiz tadına baktık.  Resme bakın iştah açıcı görünüyor ama bu sucukların pepperoniye benzer yanı var mı?! Olm bildiğin Türk sucuğunu koymuşsun, İtalyan sucuğu diye bik bik yazmışsın. Hayır anlamadığım şey ne gerek var?! Yani öyle de olsa alırız biz ama ne aldığımızı bilelim. Gerçi hakkını yememek lazım ufaktı ama tadı tuzu yerindeydi. Ama konuğum da bu pizzayı şimdi yiyorum ama bir daha buraya gelmem dedi. 


Son olarak Çıtır Tavuklu Salata ’dan (17 TL) bahsedeyim. Bence akşamın en güzel tabağı buydu.  Salata tabağı çok büyük değildi, hatta biraz ufak da denebilir ama tavuk parçaları oldukça büyük ve lezzetliydi. Zaten öyle kocaman tabağa bir sürü ot koyup dünya para almalarındansa sebzeleri yeterli miktarda koyup protein ürünlerini büyük tutmalarını yeğlerim. Üstelik ceasar ‘a benzer sosu da gayet başarılıydı. Bu tabağı alan kardeşim de beğendi ve tekrar gelse tercih edeceğini belirtti.

Özetle Faros Wine & Dine merkezi bir lokasyonda makul fiyatlar sunan bir cafe. Kötü değil sadece malzeme ve servis kalitesi pek yüksek değil. Benim tercihim pizzalarını 20’ye değil 25 ‘e satmaları ama daha kaliteli malzeme kullanmalarından yana. Bir daha gider miyim? Gidip bir kahve bir şarap- peynir için oturabilirim ama lezzetli bir akşam yemeği için hala tercihlerim farklı.

Eski bir gazete şeklinde tasarlanan menüyü ekliyorum, fiyat- yemek bilgisini görebilirsiniz. 

Ayrıca:
Faros Wine & Dine İstanbul
Adres: Kocatepe Mh., Cumhuriyet Cd No:31, Beyoğlu
Tel:(0212) 297 6077