19 Ocak 2014 Pazar

Küçük Ailemiz-Aşil

Herkese mirabaaa!

Bloğuma şöyle bir göz gezdiren herkes benim hayvanları sevdiğimi ve evimizde tüylü dostlarımız! (hey Allah'ım bu laf beni çok güldürüyor öyle yapmacık ki :) bulunduğunu anlamıştır. Zaman zaman evimize geçici yuva arayan kedi /köpekler de gelir ve duruma göre bir kaç hafta/bir kaç ay kalırlar ama onlar bizim misafirlerimizdir, içimizi rahat ettiren birer sahip bulununca bizden ayrılırlar. Bunların dışında bir de geçen yıl kapımıza gelen yavru kangal köpeğimiz Petite var ki şu anda kiraya verdiğimiz bahçeli evimizde kiracımız tarafından bakılıyor, aşılarına kadar sürekli kontrol ediliyor.

Gelgelelim yavrularımız diye sevdiğimiz, canlarımız ciğerlerimiz bir dişi Golden Retriever’ımız Cookie, bir de erkek kedimiz Aşil var ki ben onların ağzını öperim :) sizlere onlardan bahsetmek istiyorum. Onlar benim hayatımın çok büyük birer parçası oldukları için ve baya geveze bir insan olduğum için uzun yazacağımdan bu yazı iki bölümlük olacak. İlk kısım olan bu yazıda Aşil’den bahsedeceğim.

Pek sevgili zevcim E ile 3,5 yıldır evliyiz, öncesine baktığımızda birlikteliğimiz neredeyse 6 yıldır mutlu mesut bir şekilde sürüyor. Evlendikten sonraki 6. aydan itibaren evde bir eksiklik fark ettim, bizim hiç ev hayvanımız yoktu! Facebook’taki hayvan sahiplendirme sayfalarından birinde gördüğüm ve görür görmez âşık olduğum 2 aylık sarman yavruyu eşimin tüm itirazlarına rağmen sahiplendik. Tabi alınca o da çok sevdi Paşa’yı, o bizim ilk yavrumuzdu ve çok yaramaz, hareketli bir çocuktu. Yaklaşık 6 aylıkken yardımcımızın açık unuttuğu pencereden aşağıya düştü ve vefat etti. CEPA’dan eve dönmüştük, hep kapalı duran salon kapısı ve camı açıktı ve Paşa yoktu! Aşağı inip baktığımızda kanlar içinde yatıyordu yavrum. Bu olay bizi yıktı, günlerce ağladık, eve giremedik, birbirimizin yüzüne bakamadık. Hayatımda ilk defa sevdiğim birinin -evet biri- ölümünü yaşamıştım, ilk defa acıdan böğüre böğüre ağlamıştım ve aylarca kendime gelemedim.

Çözüm belliydi: yeni bir kedi sahiplenmek. Ankara yolları taştan misali hem geziniyor hem de Facebook'tan ilanlara bakıyordum. Bahçeli’de sahipsiz sokak hayvanlarına yuva bulan bir petshop olduğunu öğrendik ve hemen gittik. Aşil oradaydı, küçücük, kir pas içinde kafeste sarı beyaz bir yavru. Öyle çok miyavlıyordu, kafesten çıkmaya çalışıyordu ki, E dayanamadı kucağına aldı, inanamazsınız minik kedicik E’ye resmen sarıldı J Eh E’nin yüreğinin yağları eridi ve aşılarını yaptırdıktan sonra aldık eve getirdik.

Yalnız bir sorun vardı; yavrucak mecbur olmadıkça ayağa kalkmıyor ve yürürken sol arka ayağını basamıyordu. Meğer büyük bir kedinin saldırısına uğramış, spinal şok yaşamış, hem omurgası hem de sol bacağı darbe almış. Bu şekilde yürüyebilmesi bile mucize dedi veterinerimiz. Aylar süren tedavinin, paça çorbalarının ve B vitaminlerinin sonunda düzeldi yavrum da adını da bu durumundan dolayı aldı. Çünkü Truva efsanesinde adı geçen Akhilleus (Grekçe: Akhileus, Fransızca: Achille Aşil) ölümlü bir baba olan Peleus ile su tanrıçası olan Thetis'in oğlu olan yarı tanrıdır. Annesi Thetis oğlunu ölümsüzlük nehri Styx'de yıkarken elini suya değdirmemesi öğütlendiği için onu sol topuğundan tutup suya batırmıştır. Yalnızca oradan vurulursa öleceğine inanılır. Efsaneye göre öleceğini bildiği halde Helen'i geri almak için yapılan ve en büyük savaş kabul edilen Truva Savaşı'na adının sonsuza kadar anılması için katılmış ve Truvalı prens Paris tarafından tesadüfen, sol topuğundan zehirli okla vurularak ölmüştür. İşte bizimkinin de zayıf yanı sol ayağı olduğu için bu ismi yakıştırdık prensime. Gerçi yakışıklılığı da etkili oldu, zira bu karakteri Truva filminde Brad Pitt canlandırmıştı J Benim oğlum da onun kedi versiyonu işte J

Aşırı akıllı, sakin ve iyi huylu olan Aşil tam 2 senedir bizimle ve Allah ömür verirse daha uzun yıllar da bizimle olacak. Zaman zaman evde kedi bakımı ve  kedi psikolojisiyle ilgili entry’ler
paylaşacağım ama yazacak öyle çok şey var ki sıra gelmiyor a dostlar!

İşte bu da yakışıklılıkta ve tatlılıkta bir numara olan tosun oğlumuz Aşil ! Biliyorum o son derece sıradan sarı-beyaz bir sokak kedisi .Benim dünyamda ise başrol oyuncularından birisi! Hasta olunca bir dakika bile yanımdan ayrılmayan,ağladığımda burnuyla beni defalarca öpen, dışardaysam kapıda karşılayan ,kapıdan içeri girmemle keyifle gurul gurul gurlayan,pati vermeyi evdeki Golden'dan önce öğrenen kuyruklu,6 kiloluk yavrum o benim :)

Neyse çok uzattık gene :) Şimdilik bu kadar, bir daha ki yazıda çişli ve uysal kızımız Cookie’yi anlatacağım.

Sevgiyle ve tüylülerle kalın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder